19 Kasım 2017 Pazar

Avrupa'da Gotik Rönesans ve Barok Mimarilerinin Karşılaştırılması

Avrupa'da Gotik,Rönesans ve Barok mimarileri farklı ortamlarda doğup gelişmiş biçimlendirilmeleri de farklı olmuştur.Gotik mimarinin doğduğu Ortaçağ  ruhani yetkinliğe ve öbür dünyadaki kurtuluşa,Rönesans'ın doğduğu Yeniçağ ise,dünyevi yetkinliğe ve ve bu dünyadaki yetkinliğe önem veriyordu.Barok'ta ise Rönesans akılcılığı   yerini  duygulara ve subjektivizme bırakıyordu.Bu farklılıklar mimaride özellikle çatı ve cephe düzenlerinin farklılığıyla somutluk kazanıyordu.
GOTİK MİMARİ
Fransa'dan Avrupa'ya yayılan 12.yüzyıldan 16.yüzyıla kadar süren ve temel özelliği dikey hatlar olan mimari üsluptur.Gotik'in kaynağı Fransa'da Sens,Reims ve Rouen  piskoposluklarıdır. 
Bu yapılar Tanrı'ya ulaşmak için yapılmış ve en özgün ürünler dini mimaride verilmiştir.Yapılar kilise tarafından yaptırılmıştır.Avrupa mimarlığında çok önemli yer tutan ve yapımı yıllar süren çok sayıda katedral inşa edilmiştir.Katedraller Ortaçağ'ın tarihsel koşullarının,toplumsal psikolojisinin ve Tanrı odaklı yaşamının anıtsal ifadeleridir.Gotik'in en önemli katedrallerinden biri Paris'teki Notre Dame Katedrali'dir.
Gotik mimari çatı ve cephe sistemleri açısından üç yenilik getirmiştir:
-Kaburgalı tonoz
-Dayanma ayakları(kontrforlar)
-Dayanma kemerleri
Kaburgalı tonoz haç tonoza kaburgaların eklenmesiyle elde edilmiştir.Dayanma ayakları ve dayanma kemerlerinden oluşan sisteme ''dayanma sistemi''denmektedir.Bu sistem,Gotik mimarlığın düşeyde gelişimini sağlamış ve yük aktarma prensibi ile büyük pencereler açmaya olanak sağlamıştır.Gotik yapılar göğe yükselen hatları ile çok dinamik ve canlı bir yapı sergilemektedir.Gotik katedraller taşıyıcıların dışarıdan algılandığı ve tüm ışığın içeri alındığı narin yapılardır.Bu dönemde vitray tekniği geliştirilmiş dini yapıların uhrevi etkisi  daha da arttırılmıştır.En etkileyici yeniliği kilise duvarlarının kaldırılıp yerini renkli cam zarların almasıdır.
RÖNESANS MİMARİSİ
İtalya'da Gotik mimariye karşı bir hareket başlamış 1500 yıllarından itibaren Roma bu yeni anlayışı en üst düzeye çıkarmıştır.Bu çağ geçmişin ve insan saygınlığının,sanatçı kişiselliğinin de yeniden bulunduğu dönemdir.Rönesans hümanizmi insanı Ortaçağ boyundurluğundan kurtarmıştır.Rönesans mimarisinin kurucusu Brunelleschi'dir.Gerçekleştirdiği tüm yapılarda gotik ayrıntıları ayıklamış yerine klasik mimarlık programında yer alan öğeleri kullanmıştır.Çağdaşları onun kullandığı bu üsluba antik üslup adını vermişlerdir.
Rönesans yapıları belli kural ve simetriye bağlıdır.Gotik'te mantıklı olmayan düşünce yerini Rönesans'ta mantıklı,matematiksel düşünceye bırakır.Cephelerde düz çizgiler egemen olup silmeler ile katlar birbirinden ayrılmış ve her bölüm kendi içinde bitmiştir.Cepheler yoğun süs anlayışından arındırılmıştır.Gotik'in ufki sistemli yapısının yerini kubbeli merkezi yapı almıştır.Gotik'te derine ve yukarı hareket olduğu halde Rönesans'ta mekan hareketsiz ve yerinde duran bir etkidedir.
BAROK MİMARİ
Avrupa'nın katolik ülkeleri ile Latin Amerika'ya yayılmış ve eğri hatların hakim olduğu bir üsluptur.Barok mimari Rönesans'ın katı kurallarına tepki olarak doğmuştur.Barok mimarlık abartılı hacim ve dekorları kullanarak görkem ve güç etkisi yaratmaya çalışmıştır.Tanrı ve kral dönemin iki mutlak hükümdarıdır.Tanrı için kiliseler kral için saraylar yapılmaktadır.Kilise iç mekanları cennetin küçük bir örneğini vermeyi amaçlamaktadır.Yapıların iç mekanları ışıklıdır.Hareket ve sonsuzluk ele alınmıştır.Rönesans'ın düz ve statik çizgileri Barok'ta  cephelerde girinti ve çıkıntıya dalgalanmalara dönüşmektedir.Barok insanı şaşırtan geniş meydanlar ve kent planlarını mimariye kazandırmıştır.Barok'ta heykel ile mimari yapı,birbirine tamamen kaynaşmış olarak görünmektedir.18.yüzyılın ortasından sonra klasik mimari yani yatay ve dikey hatların sakinliği özlenmeye başlanmıştır.

11 Kasım 2017 Cumartesi

Yöresel Konut Mimarisi ve Türkiye'deki Örnekleri

Dünyanın var oluşu ile ilgili beş ile sekiz milyar yıl gibi süreler tahmin edilir.Bunun kesin olmadığı gibi insanın yeryüzünde görülmesinin kırk bin yıl olduğu da kesin değildir.Ancak buna yakın bir zaman diliminin içinde Cro Magnon adı ile bilinen mağarada ilk insan türlerinden biri dönemine ait izler bıraktı.Barınak olarak bu mağarayı kullanıyordu.İnsan daha sonra toprağın verimliliğini keşfetti.Böylece yeryüzünde tarım çağı başladı ve insanoğlu kalıcı bir barınak yapma gereği duydu.Bu andan itibaren yapı sanatı doğdu ve günümüze kadar gelişerek zamanla mimari adını aldı.
Zaman geçse de günümüzde hala binaların üç süreç ile yapıldığı görülmektedir.
1.İlkel topluluklarda bir uzlaşma görülmez,kişi birkaç basit teknik ile bir bina yapabilir.Bu süreçle meydana gelen binalar tek tip olup malzeme olduğu gibi kullanılır sonuç olarak yöresel mimari kapsamına girmezler.
2.Bir başka toplulukta insanlar bina yapımına doğrudan katılmazlar.İnşaatı,konusunda uzman biri yapar.Bu durumda ''indigenious'',''vernaculaire''veya şu anda Türkçe'de kullanılan yöresel mimari alanında kabul edilir.
3.Nihayet yeni bin yıla girildiğinde mimar kimliğini taşıyan bir insan ve emrinde her türlü malzeme ve teknik bulunmaktadır.Bu çağda tasarım artık geleneğin önüne geçmiştir.Gerçek mimar daha önceki süreçleri bilir ve onların yararlanılacak yönlerini bulur.
Yöresel mimari için ;kırsal,halk mimarisi,ilkel mimari,mimarsız mimari gibi ifadeler kullanılır.Yöresel Mimarinin oluşumundaki özellikler şu şekilde sıralanabilir.
-Yöresel mimaride kendine özgü bir tasarım yöntemi yoktur;kullanım şekli,strüktür,yapı malzemesi ve yöre özellikleri bina formunu belirler.Estetik ve teorikten söz edilmez.
-Strüktür ve teknik değişebilir ancak yapı malzemesi doğal ve doğadan üretilmelidir.Mutlaka bir teknik sözlük bulunur.
-İçinde bulunulan site ve iklime uyum sağlar.
-Geleneklerin gereği komşulara ve ağaç,akarsu ve benzeri doğa unsurlarına saygı gösterilmelidir
-Her bina için bir estetik kalite belirlenmez estetik kalite gelenek sayesinde kendi kendine oluşur.
Türkiye'deki Yöresel Mimari Örnekleri
Kırsal alanda inşa edilmiş bir çok bina bu tür mimari içinde yer alır.Yöresel malzeme ve yöntemle oluşturulmuş diğer inşaatlar da aynı sınıfa dahil edilebilir.Tarım ülkesi olan Türkiye'deki kırsal yaşam kültür ve coğrafya olarak farklı mimari örnekler sergilemektedir.Başka bir husus ise ülke topraklarının bazı kısımlarının ahşap sağlayacak alana sahip olamamasıdır.Bu durum nitelikli taş için de geçerlidir.Bu nedenle güneşte kurutulmuş tuğla(kerpiç) kullanımı Anadolu'nun büyük bölümünde egemendir.Bu malzemeyi yine bölgenin çok rastlanan ağacı kavak tamamlar.Bu koşullar Türkiye coğrafyasının yöresel mimarisini belirler.Ahşap bütün Karadeniz kıyıları,Marmara,Trakya ayrıca iç Ege ve iç Akdeniz'de görülür.Kıyı Ege,Kapadokya ve Güneydoğu Anadolu'nun büyük bir bölümüne kargir inşaat hakimdir.Orta ve Doğu Anadolu'nun yapı malzemesi ise kerpiçtir.Ancak her malzeme her yörede aynı mimariyi sağlamaz.
Genelde yöresel mimarinin en önemli örneği olan evin dış görünüşünün onun kökeni hakkında bilgi verdiği kanaati yaygındır.Evin şeklini belirleyen hususlar biri de o yörede oluşmuş yaşam şeklidir.İslam dogmasının en belirgin özelliklerinden olan kadın erkek ayrımının zengin evlerdeki tipik göstergesi olan harem ve selamlık oluşumu bir gösteriş ve genele uyma şekli olarak diğer balkan evlerinde de görülebilir.
Geleneksel konutun kökeni üzerinde durulması gereken bir konudur.Konutun kökeni hakkında geleneksel konut ile ilk ilgilenen S.H.ELDEM söz konusu evin birdenbire oluşmadığını kabul eder kökeninin Anadolu olduğu konusunda kararlıdır.Doğan KUBAN konutun Sasani eyvanı,Hilani ve Anadolunun bazı yapılarının oluşturduğu bir sentez olarak belirtir.Emel ESİN'e göre Çin kasırlarının Ayda EREL'e göre de Uygur pavyonunun geleneksel konutun kökenini oluşturamayacağı hususunu kanıtlar.

4 Kasım 2017 Cumartesi

Ergonomi ve Antropometri

Ergonomi insan,ekipman,çalışma alanı ve çevresi arasındaki ilişkileri inceleyen ve bunlardan doğan problemleri çözmeye çalışan bir bilimdir.Yunanca iş yasası anlamına gelir dilimize iş bilim olarak aktarılır.Ergonominin temel amacı insan yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak onu doğal yapısının içinde en uygun yere yerleştirmek ve performansının en yüksek düzeye çıkarılmasını sağlamaktır.Maksimum performans elde etmektir.Ekolojik ve psikolojik etkenlerin değerlendirilmesine yönelik araştırmalar da ergonomi kapsamındadır.Endüstri dışında özellikle konutlara uygulanması da yeni sayılır.Konut toplumun temelini oluşturan ailenin bedensel ruhsal  sağlığını ve toplumsal rolünü belirlemektedir.Konutta belli standartların bulundurulmasının gereğini de ortaya çıkarmaktadır.
Antropometri,ergonominin bir veri kaynağını oluşturmaktadır.Kelime anlamı insan vücudunun boyutlarıyla ilgilenen bir bilim dalıdır.İnsana uygun bir çalışma ortamının düzenlenebilmesi için konut mobilyalarının,antropometrik ölçülere uyum sağlaması ilk ve geçerli koşuldur.Bu ölçümler uzunluk,genişlik,yükseklik,ağırlık çevre boyutları gibi farklılık arz eder.Konut mobilyalarının  gerek antropometrik veri ve ergonomik prensipler doğrultusunda dizayn edilmesi işlerin daha kısa sürede en yüksek verim ve tatminle yapılmasını sağlayacaktır.

Sağlamlık

Bir yapının en  görünür kısmı strüktürü ya da onu ayakta tutan sistemidir.Mimarlar ve mühendisler çok az malzemeyle iş yapan,yerçekimine  meydan okur görünen yapılar yapmaktan daha çok hoşlanır.Her an yıkılacakmış gibi görünen kırılgan bir strüktüre bakarken duyduğumuz gerilim,yapıyı taşıyan iskeletle gördüğümüz şey arasındaki yani fiziksel strüktür ile algısal strüktür arasındaki farklılığı sergiler.Bunlar aynı şey değildir çünkü bir sütun sırf bize güven vermek amacıyla strüktürel olarak gerekli olandan çok daha büyük yapılabilir.Sağlam bir yerçekimi fikriyle onun çevredeki nesneler üzerindeki etkilerini  görerek yetişiyoruz kol ve bacaklarımızı oynatmaya başladığımız ilk anda yerin çekimini yaşantılıyoruz.Dolayısıyla bilimsel olarak anlamadan çok önce hepimiz dayanıksız nesnelerin dünyanın merkezine doğru düşecekleri konusunda açık bir kavrayışa sahip oluyoruz.İşte bu durum mimari strüktürün özüdür.
Mimarlık algımızın bir  kuvvetlerin yapılarda nasıl ele alındığının empatik çözümlemesiyle uğraşmak zorundadır.
Strüktürün başlangıcı duvardır.Ama duvarlarla çevrili bir odada ışık ve görüş olmadığı için bu duvarın açılması gerekir.Bu açığın üzerindeki bloklar ya da tuğlalar yerçekimine karşı desteklenmelidir ve bu bir kiriş ya da kemer yardımıyla desteklenmelidir.Duvarı taşımak için yerleştirilen kirişe lento denir.Duvar lentolarla yer değiştirebilir.Kolon kiriş ya da dikme ve lento sistemi kalıcı maddelerle yapılan insan yapıları kadar eskidir.Kirişin kolon ucunun ötesine uzatılması konsol kiriş ile sonuçlanır.
Tüm kirişler yerçekiminin etkisindedir.Kirişler kendi ağırlıkları kadar hatta yük uygulandığında daha fazla bel verme eğilimindedir.Bu bir kirişin iki destek arasındaki üst kısmının sıkışıp tepe yüzeyi boyunca birlikte bastırıldığı alt kısmının ise gerildiği yani çekildiği anlamına gelir.Bir konsol kirişte ise durum tam tersine çevrilir.Konsol kirişte bu kuvvetler desteğin tam üzerinde en güçlü halindedir.Aslında konsolu olanaklı kılan destek üzerindeki kiriş malzemesinin sürekliliğidir.
Dikmelerin ve lentoların iki boyutlu düzlemsel sistemi üç boyutta yayılmış olarak tasarlanırsa sonuç bir çerçevedir.
Bir açıklığı geçmek için  bir seçenek bulunduğunu keşfederiz o da kemerdir.Lento gibi kemer de taştan yapılabilir ama kemer iki büyük üstünlüğe sahiptir.İlk olarak kemer bir çok küçük parçadan kıskı şeklinde kemer taşlarından oluşur.İkinci olarak fiziksel özellikleriyle kemer taş bir lentoya göre çok daha büyük açıklıkları geçebilir.Kemerin üstündeki duvar tarafından üretilen yerçekimi kuvvetleri kemer üzerine dağılır ve kemer taşlarında taşın aşağı yüzeyine kabaca dik olan diyagonal kuvvetlere dönüşür.En üst kemer taşı kilit taşıdır.
Kemerlerden inşa edilmiş kemerli bir strüktür strüktürel olarak düz bir düzlem içinde hareket eder ama eğer kemer mekanda ötelenirse meydana gelen şekil bir tonozdur.Beşik kemer durumunda meydana gelen tonoza tünel tonoz ya da beşiktonoz denir.Merkezi etrafında üç boyutta döndürülen bir kemer bir kubbe oluşturur;böylece beşik kemer yarım küre şeklinde bir kubbe oluşturur.Kubbe de Romalılar tarafından çok kullanılmıştır.Romalılar ondokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda  yapıların temel öğesi olduğunu kanıtlayan kafes kirişi kullandılar.Geleneksel kafes kirişi üçgen şekiller ya da hücreler şeklinde düzenlenmiş ahşaplardan yapılıyordu.Geometrik yapısı dolayısıyla üçgenin kenarlarından biri bükülmeden ya da bozulmadan şekli değiştirilemez.Bu nedenle üçgenleri birbirine ekleyerek görece hafif olmasına karşın oldukça sağlam figürler yapmak olanaklıdır.Ahşap kafes kirişler Roma yapılarında,çatı inşaatında çeşitli biçimlerde kullanılmış  ve bunlar ortaçağ boyunca özellikle de geniş ambarların çatılarında kullanılmaya devam etmiştir.Kafes kirişi de üç boyutta uzatılabilir ve uzay kafesine dönüşür.
Strüktür yeni bir çerçeve ya da kılıf yaratmaktan daha fazla bir şeydir.Seçilen malzemeler ve bir araya getiriliş biçimleri bir kültürün kendisine ve tarihle ilişkisine dair bakış açısının bir parçasıdır.