Gün ışığı sürekli olarak değişir.Buna karşın diğer mimari elemanlar kesin olarak belirlenebilir.Gün ışığı sabahtan akşama günden güne hem yoğunluk hem renk bakımından farklılık gösterir.Aynı oda duvarlarındaki açıklıkların boyutlarının ve yerleşimlerinin değişmesi sonucu farklı izlenimler verebilir.Açıklıkların boyutlarının ve yerleşimlerinin değişmesinden doğan kendimizi aydınlatma açısından gruplandırabileceğimiz üç tip mekanla sınırlayacağız;aydınlık açık mekan,tepeden ışık alan mekan ve en tipik olarak da yan tarafından ışık alan mekan.
Işığın her yönden girdiği açık mekana tarih boyunca çeşitli çağlarda özellikle sıcak iklimli ülkelerden örnekler bulabiliriz.Bu tip mekan güneşten korunmak amacıyla sütunların üstüne yerleştirilen bir çatıdan oluşur.Farklı dönemlerde mimarlar kapalı mekanlarda bu çeşit bir aydınlatma elde etmeye çalışmışlardır.Günümüzde bu tür mekanları yaratmak için daha fazla imkan olduğu halde az rastlanılmaktadır.Çoğu kimse için kusursuz ışık yalnızca bol ışık anlamına gelir.Bir şeyi yeterince iyi görmezsek daha fazla ışık isteriz çoğu zaman yeterli olmaz çünkü ışığın niceliğinden çok niteliği önemlidir.
Eğer ışık,kabartıları olan bir yüzeyin üstüne dik düşerse,minimum gölge ve ona bağlı olarak da minimum etki oluşturur.Eğer aydınlatılan cisim ışık yandan gelecek şekilde döndürülürse hem üç boyutluluk hem de dokusal etki açısından iyi bir izlenim veren nokta bulunabilir.
Üstü kapalı ve yanları açık olan mekanın karşıtı yanları kapalı ve üstü açık olan mekandır.Değişik yerlerinde farklı ışık etkileri sunar.Buna karşın üstü açık mekan ışık her yerde aynı derecede iyi olacak şekilde planlanabilir.Tepeden aydınlatılan ve geri kalan kısmı tümüyle kapalı iç mekanın en güzel örneği Roma'daki Pantheon'dur.Bizde en derin izlenimi yaratan herhangi bir kesit çizimi değil,içeri girildiğinde insanı çepeçevre saran büyük mimari hacimdir.Pantheon'un önündeki peristil çatının altındaki karanlık boşlukta kaybolan dar sütunları ile etkileyici bir yükseklikte gözükür.Kubbe hacmi sınırlamaz aksine onu genişletir ve yükseltir.Bu muhteşem iç mekan farklı yapılarda kopya edilmiş fakat tepedeki açıklık genişletildiğinde ya da duvara yeni açıklıklar eklendiğinde tüm denge ve uyum bozulmuştur.
Üstü kapalı ve yanları açık olan mekanın karşıtı yanları kapalı ve üstü açık olan mekandır.Değişik yerlerinde farklı ışık etkileri sunar.Buna karşın üstü açık mekan ışık her yerde aynı derecede iyi olacak şekilde planlanabilir.
28 Ekim 2017 Cumartesi
8 Ekim 2017 Pazar
Sanat Eğitimi ve Tasarımda Temel Değerler
Renk Ve Temel Tanımlamalar: 18.yy.dan itibaren renk kuramları bugünkü anlayışa yakınlaşmıştır.
'de Jacob Christopher le Bion boya maddesi kırmızı sarı ve mavinin temel renkler olduğunu bulmuştur.
Sanat Eseri Ve Tasarımda Temel Değerler: İnsan çevresinden algılarına yansıyan renk özelliklerini görüp tanımlayarak yaratmış olduğu bireysel dünyasında renklere ait bilgi ve kavramlar geliştirir.Çevremizdeki tüm canlı ve cansız varlıkların renk özelliğini ortaya çıkartan ışığın yapısındaki özellikler bu alana ilgi duyan bilim insanlarını daima çekmiştir.Nesneleri tanımlarken ilk sıralanan değerlerinin başında bilimsel yapı ve renk özelliği gelmektedir.Bir nesnenin rengi ışık ışınlarını : ayıklayıp emerken ışın içindeki renklerden kendi özelliğine göre olanı emmeden yansıtmasıyla ortaya çıkan etkidir.Ancak karşıt renklerin tonları ve şiddetleriyle uyumlu hale getirilirse bu kez etki gücü olumlu yönde artar.
Renk Çemberi Ve Temel Kavramlar : Temel renk çemberi sanat basamaklarının kaçınılmaz başlangıç noktasıdır.Sanat alanında ve sanat eğitimindeki sırada ana renk ilkesine göre (kırmızı ,sarı, mavi ) genellikle ara renklerle birlikte 12 renk değeri gösterilmektedir.Bitişik yani komşu olan renklerle ve karşıt renklere bu sistem kullanılarak açıklama getirilmemiştir. Boya renkleriyle ışık renklerinin farklılığını Hermann Vol Helmolti ortaya koymuştur.Boya renklerindeki yapı renk çemberinde görülmektedir.
Pigment: Bir yüze renk katmada kullanılan sıvı toz ya da değişik medyumlarla karışımlı boya maddelerinin renk sağlayan niteliğine denir.
Saturation (doyum):Renk çemberinde komşu renklerle birçok karışım yapılarak renk çeşitleri çoğaltılmaktadır. Tamamlayıcı karışım yapılarak grileşme derecelerine doyum denir.
Hue:Renk çemberinde yer alan renklerden her birini diğerinden ayırtan ve rengin karakterini tanımlayan özelliğine hue denir. Yani renk çemberindeki sarı kırmızı turuncu renklerin karakteri hue olarak tanımlanır.
Value(değer):Parlaklık olarak bilinir.Bir renkteki açıklık-koyuluk derecesidir.Ve pigment karışımlarda siyah ve beyazın katılmasıyla ayarlanabilir.
Analog Renkler:Bir ana renk diğer iki ana renge doğru karışımlar oluştururken kendi renk özelliklerinin diğer renk özelliklerinin içine girmesiyle yeni oluşan değerde kendi renk değerlerini sürdürüyor demektir.Renk çemberinde yer alan renklerde yan yana gelenlere analog renk denir.
Sıcak-Soğuk Renkler: Ateş ve güneşten algılanan sarı kırmızı ve turuncu gibi renklere yarattığı psikolojik etkilerden dolayı sıcak renkler soğuk renkler ise kar ve buzu çağırmaktadır bunun için mavi yeşil ve mor renklere soğuk renk denir.
1 Ekim 2017 Pazar
orantı-ölçek
Orantı
Zihin aynı zamanda örüntülerde matematiksel ve geometrik ilişkiler bulmaya da çalışır.Eskiler insan biçiminin tanrıların biçimine dayandığına inandıkları için evrensel ve tanrısal geometrik orantısal ilişkilerin insan bedeninde gözlemlenebileceğine de inanıyorlardı.Bir karenin diyagonalini ölçüp onu karenin bir kenarı boyunca döndürdüğümüzde kök 2 dikdörtgeni elde edilir.Uzun kenar boyunca döndürülürse kök 5 dikdörtgeni elde edilir.Bir çok ortaçağ kilisesi planında bu oran görülür.
Ölçek
Mimarlık görsel sanatların en büyüğü ve en kapsamlısıdır.Bir yapıtın boyutunu belirlerken karşılaştırma ölçütümüz kendi boyutumuzdur.Ortalama insan boyutuna göre bir yapının büyüklüğüne onun ölçeği denir.
Zihin aynı zamanda örüntülerde matematiksel ve geometrik ilişkiler bulmaya da çalışır.Eskiler insan biçiminin tanrıların biçimine dayandığına inandıkları için evrensel ve tanrısal geometrik orantısal ilişkilerin insan bedeninde gözlemlenebileceğine de inanıyorlardı.Bir karenin diyagonalini ölçüp onu karenin bir kenarı boyunca döndürdüğümüzde kök 2 dikdörtgeni elde edilir.Uzun kenar boyunca döndürülürse kök 5 dikdörtgeni elde edilir.Bir çok ortaçağ kilisesi planında bu oran görülür.
Ölçek
Mimarlık görsel sanatların en büyüğü ve en kapsamlısıdır.Bir yapıtın boyutunu belirlerken karşılaştırma ölçütümüz kendi boyutumuzdur.Ortalama insan boyutuna göre bir yapının büyüklüğüne onun ölçeği denir.
Tasarım Felsefesi ve Görsel Tasarımda Gestalt Algı
Avustralyalı mimar Karl bir mimari yapıyı dört duvar ve bir damdan daha fazlası olarak tanımlar.Daha fazlası sanatsal,sosyolojik,antropolojik,estetik ve kültürel bir yapıyı ifade eder.Mimarlığın günümüze kadar geçerliliğini koruyan temel birtakım kategorilere dayandığını söyleyebiliriz.Bunlar;kalıcılık,sağlamlık(firmatias)
kullanışlılık(utilitas)ve güzellik(venustas).Ayrıca işlevsel ve amacına uygun olmalıdır.
İşlevsellik byrada tasarımsal bir anlama sahiptir.Mimarinin evrensel dilidir.Ereksellik ise bu evrensel dilin bir ögesidir.
Mimari yapıların işlevselliği onların yaşamsal bir gerçekliğe sahip olduğunu gösterir.Buna göre mimari yapılar pratik yaşamın içine girdiklerinde ,yaşamın diğer nesneleri gibi sürekli değişirler,var olurlar ve yok olurlar.Mimari yapı kategorilerinden biri de güzelliktir.Bu kategori mimari yapının sağlam ve işlevsel olduğu kadar güzel de olması gerektiğini ifade eder.Bu hedef yalnız Antikite ve Rönesansın değil günümüz mimarisinin değişmeyen hedefidir.
Endüstri Ürünleri Tasarımında Gestalt Uygulaması
Görsel algı alanında çıkan Gestalt teorisine göre bütün pek çok farklı ögeden oluşur.Bununla beraber bu öğelerin herbiri bütünü yansıtmaz.Bir tasarımın başarısı;ürünün tasarlandığı biçimde algılanabilir olması ile ölçülebilir.
Tasarımcı ürünü tasarlarken vermek istediği mesajı kullanıcıların en doğru nasıl algılayabileceği üzerine çalışmalarını yapar.Ürünün doğru algılanabilmesini sağlamak tasarımcı için en önemli aşamadır.
Algı bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma idrak etme olgusudur.Gestalt algı teorisi fiziksel olarak algılama dış dünyadaki nesnelerden ışık ışınlarının gözü uyarması sonucu retinada bir görüntü oluşmasına dayanır.Gestalt kelimesi Almancada yerleştirmek,düzenlemek,koymak stellen fiilinden türemiştir ve biçim ya da şekil anlamına gelir.Tek başlarına farklı farklı algılanabilen geometrik formlar bir araya geldiğinde herkes tarafından ortak algılanan bir nesne haline gelir.Bir objenin düzgün algılanabilmesi için arkasındaki fonun algıyı kısıtlayıcı olmaması gerekir.
kullanışlılık(utilitas)ve güzellik(venustas).Ayrıca işlevsel ve amacına uygun olmalıdır.
İşlevsellik byrada tasarımsal bir anlama sahiptir.Mimarinin evrensel dilidir.Ereksellik ise bu evrensel dilin bir ögesidir.
Mimari yapıların işlevselliği onların yaşamsal bir gerçekliğe sahip olduğunu gösterir.Buna göre mimari yapılar pratik yaşamın içine girdiklerinde ,yaşamın diğer nesneleri gibi sürekli değişirler,var olurlar ve yok olurlar.Mimari yapı kategorilerinden biri de güzelliktir.Bu kategori mimari yapının sağlam ve işlevsel olduğu kadar güzel de olması gerektiğini ifade eder.Bu hedef yalnız Antikite ve Rönesansın değil günümüz mimarisinin değişmeyen hedefidir.
Endüstri Ürünleri Tasarımında Gestalt Uygulaması
Görsel algı alanında çıkan Gestalt teorisine göre bütün pek çok farklı ögeden oluşur.Bununla beraber bu öğelerin herbiri bütünü yansıtmaz.Bir tasarımın başarısı;ürünün tasarlandığı biçimde algılanabilir olması ile ölçülebilir.
Tasarımcı ürünü tasarlarken vermek istediği mesajı kullanıcıların en doğru nasıl algılayabileceği üzerine çalışmalarını yapar.Ürünün doğru algılanabilmesini sağlamak tasarımcı için en önemli aşamadır.
Algı bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma idrak etme olgusudur.Gestalt algı teorisi fiziksel olarak algılama dış dünyadaki nesnelerden ışık ışınlarının gözü uyarması sonucu retinada bir görüntü oluşmasına dayanır.Gestalt kelimesi Almancada yerleştirmek,düzenlemek,koymak stellen fiilinden türemiştir ve biçim ya da şekil anlamına gelir.Tek başlarına farklı farklı algılanabilen geometrik formlar bir araya geldiğinde herkes tarafından ortak algılanan bir nesne haline gelir.Bir objenin düzgün algılanabilmesi için arkasındaki fonun algıyı kısıtlayıcı olmaması gerekir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)